TR EN AR FA
 
İnternet sitemizde yer alan yayınlar, düşünce yazıları niteliğinde olup yazarların ele aldıkları konu hakkındaki bireysel görüşlerini yansıtmaktadır; düşünce ve ifade özgürlüğüne inanan bir Büro olarak her türlü fikre saygı ve dile getirilmelerinden memnuniyet duyuyoruz. Sitemizdeki yazı ve makalelerde yer alan bilgileri spesifik bir hukuki uyuşmazlığa uygulamadan önce mutlaka bir Avukata danışmanızı tavsiye ederiz.

İDARE TARAFINDAN KAMU BORÇLARININ TAHSİLİ AMACIYLA VE FAKAT USULÜ GÜVENCELERE UYMAKSIZIN UYGULANAN HACZİN MÜLKİYET HAKKINI İHLAL ETTİĞİNE İLİŞKİN ANAYASA MAHKEMESİ KARARI İNCELEMESİ

İşbu bilgilendirme notunda, 06.08.2020 tarihli Resmi Gazete’ de yayımlanan 2016/4293 başvuru numaralı ve 01.07.2020 karar tarihli Anayasa Mahkemesi kararı hakkında bilgilendirmeler ve hukuki değerlendirmelerimiz paylaşılacaktır.

1. OLAY ÖZETİ

Başvurucu, hissedarı ve kanuni temsilcisi olduğu şirkete ait vergi borcunun tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirlerinin iptali istemiyle üç ayrı dava açmıştır. Bu davalarda başvurucu, şirketle bir ilgisi olmadığını ve bu nedenle borçlardan sorumlu tutulamayacağını ileri sürmüştür.

Bursa 1. Vergi Mahkemesi, davaları kısmen kabul etmiş ve usulüne uygun olarak tebliğ edilmeyen ödeme emirlerinin iptaline, diğer ödeme emirlerinin ise onanmasına karar vermiştir. Kanun yolu incelemesinden geçen kararlar kesinleşmiştir. Başvurucu, iptal edilmeyen ödeme emirleri içeriğinde yer alan vergi borçları için 3.123,34 TL tutarında ödeme yapmıştır.

Vergi Dairesi Başkanlığı (“İdare”) iptal edilmeyen ödeme emirleri içeriğinde yer alan vergi borçlarının tamamının ödenmediği ve bunların şirketten tahsil edilemediği gerekçesiyle başvurucuya ait taşınmaz hakkında haciz işlemi uygulamıştır. Başvurucu haciz işleminin iptali için dava açmıştır. Dava dilekçesinde; ödeme emirleriyle kesinleşen borcunu yasal süresi içinde ödediği, vergi borcunun silinerek dosyanın kapatıldığı ve borcunun kalmadığı ileri sürülmüştür. Ayrıca amme alacağının zamanaşımına uğramış olması ve ödeme emri tanzim edilmemesi nedenleriyle taşınmaza konulan haczin usulsüz olduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte başvurucu, yargılama devam ederken davalı idare ile 6552 sayılı İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun kapsamında şirket borcunu 18 ay üzerinden taksitlendirerek yapılandırmıştır. Davalı İdare ise savunmasında; başvurucunun iptal edilmemiş olan ödeme emirlerine konu borçların tamamını ödemediğini, başvurucuya borcunun bulunmadığına dair bir yazı verilmediğini, şirketin mal varlığı vergi borçlarını karşılamaya yetmediğinden şirket ortağı olarak başvurucuya ait taşınmaza haciz konulduğunu belirtmiştir.

Bursa 2. İdare Mahkemesi (“Mahkeme”) haciz işlemi sonrasında şirketin vergi borçlarının yeniden yapılandırıldığını belirterek şirket hakkındaki kanuni takibin neticelendirilmemesi nedeniyle bu aşamada başvurucunun taşınmazı üzerinde haciz uygulanmasının mümkün olmadığını ifade ederek davanın kabulü ile haciz işleminin iptaline karar vermiştir. İdare tarafından karara itiraz edilmiş ve bu itiraz üzerine yapılan incelemede Bölge İdare Mahkemesi kararın bozulmasına ve davanın reddine hükmetmiştir. Bölge İdare Mahkemesi kararın gerekçesinde, yeniden yapılandırma kapsamında dördüncü taksitin son günü itibarıyla şirketin herhangi bir ödeme yapmaması nedeniyle tecil ve taksitlendirmenin iptal edilmesi karşısında mahkeme kararının gerekçesinin yerinde görülmediği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bölge İdare Mahkemesi kararına karşı karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Bu istem, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 54. maddesinde yazılı nedenlerden hiçbirinin bulunmadığından bahisle reddedilmiştir.

İşbu yazı konusu Anayasa Mahkemesi bireysel başvurusu, ödenmeyen vergi borcu için taşınmaza haciz konulması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. ANAYASA MAHKEMESİNİN KARARI

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 70. maddesinde haczedilemeyecek mallar gösterilmiş ve haline münasip evin hangi şartlarda haczedilebileceği düzenlenmiştir. Bu Kanun maddesi inceleme konusu Anayasa Mahkemesi kararı bakımından kritik önem taşımaktadır. Zira somut olaydaki Mahkeme kararı incelendiğinde haczin usulsüz olduğu iddiası kapsamında haline münasip ev iddiasının değerlendirilmediği görülmektedir. Bununla birlikte dava başvurucu lehine kabul edilmiş ve haciz işlemi iptal edilmiştir. Davanın başvurucu lehine sonuçlandığı gözetildiğinde başvurucudan haline münasip ev itirazına dayalı bir itiraz başvurusu yapmasının beklenmesi anlamlı görülmemiştir. İdarenin itirazlarının içeriği incelendiğinde haline münasip ev iddialarının yer almadığı, itirazların borcun ödenmediği kapsamında yapıldığı görülmektedir. Dolayısıyla İdarenin ileri sürmediği bir iddia yönünden başvurucunun İdarenin itiraz başvurusuna haline münasip ev bağlamında cevap vermesini beklemek mümkün olmayacaktır.

Bölge İdare Mahkemesi kararı ile İdare lehine hukuksal bir durum ortaya çıkmıştır. Bu yeni durum karşısında başvurucu, haline münasip ev iddiasını karar düzeltme yolunda ileri sürmüştür. Bununla birlikte Bölge İdare Mahkemesi, başvurucunun bu iddiası yönünden gerekçeli bir şekilde değerlendirme yapmadan karar düzeltme istemini reddetmiştir.

Somut olayda yapılan yargılama sürecinin bütününe bakıldığında başvurucunun haline münasip ev iddiası açıklığa kavuşturulamamıştır. Söz konusu iddia mülkiyet hakkının korunması yönünden önem taşımaktadır. Zira bu hususun tespiti haciz işleminin gerçekleştirilmesi, kapsamı ve sonuçları yönünden belirleyici olacaktır. Dolayısıyla mülkiyet hakkına ilişkin yargılamanın sonucu bakımından esasa etkili söz konusu iddia yönünden derece mahkemelerince yapılan değerlendirmenin yeterli olmadığı anlaşılmıştır.

Mülkiyet hakkının korunmasında usule ilişkin güvencelerin yerine getirilmediği, müdahalenin taşıdığı meşru amacın dayandığı kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında olması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu ve müdahalenin ölçülü olmadığı değerlendirilmiştir.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

3. DEĞERLENDİRME

Haczi kabil olmayan mal ve haklar 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu Madde 82’de ve bu maddenin 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’daki yansıması olan Madde 70 hükmünde gösterilmiştir. Belirtilen bu mevzuat hükümlerinde haline münasip evin hangi şartlarda haczedilebileceği gösterilmiştir. Şu halde, haline münasip ev kavramının mahiyetini tanımlamakta fayda bulunmaktadır. Genel bir tanım olarak haline münasip ev; kişinin sosyal ve ekonomik durumuna uygun, yaşamsal faaliyetlerini sürdürdüğü yer olarak ifade edilebilir. Bir meskenin borçlunun haline uygun olup olmadığı adı geçenin haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına göre belirlenmektedir. Yargıtay buradaki “aile” terimini borçlu ile birlikte aynı çatı altında yaşayan, bakmakla yükümlü olduğu kişileri kapsar…” şeklinde geniş anlamda yorumlamaktadır.

Somut olayda hak ihlalinin özünü oluşturan noksanlık, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu Madde 20 hükmü mucibince mahkemeye yükletilen ve Danıştay kararlarınca da vurgulanan haline münasip ev durumunun re’sen araştırılması gerekliliğine uyulmamasıdır. Yine bu husus karar düzeltme isteminde ileri sürülmesine rağmen Bölge İdare Mahkemesi, davanın sonucuna etkili olabilecek mahiyetteki bu iddia ve itiraza cevap verecek nitelikte yeterli bir gerekçe sunmamıştır. Anılan usulü güvence ile amme borçlusunun mülkiyet hakkının korunması ve sosyal devlet ilkesinin tesisi amacı güdülmüştür. Zira Mahkemece bu güvencenin borçlu lehine uygulanmaması sonucu, borçlu ve ailesi yoksul kalma tehlikesi ile karşı karşıya kalacak ve sonuçta devletin sosyal yardımına muhtaç kalacaktır.

Son tahlilde Anayasa Mahkemesi işbu inceleme konusu kararıyla, devletin bireyler üzerindeki yansıması olan idari işlemlerde mahkemelerce uygulanması gereken usulü ödev ve güvencelerin gerekliliğine; bunlara uyulmaksızın yapılan müdahaleler sonucu doğacak sosyal ve ekonomik sakıncaların tehlikelerine dikkat çekerek mülkiyet hakkının korunması yönünde ve amme borçluları lehine bir karara imza atmış ve benzer şekilde mağduriyete uğrayabilecek bireyler bakımından yol gösterici olmuştur.

Vergi Dairelerince yapılan icra takipleri veya Anayasa Mahkemesinin inceleme konusu kararı hakkında herhangi bir sorunuz olması ya da Anayasa Mahkemesine başvuru hakkında daha ayrıntılı bilgi almak isterseniz Büromuz ile iletişime geçmekten çekinmeyiniz.

Bilgilerinize sunulur,

ESİS HUKUK BÜROSU

Yol Tarifi