TR EN AR FA
 
İnternet sitemizde yer alan yayınlar, düşünce yazıları niteliğinde olup yazarların ele aldıkları konu hakkındaki bireysel görüşlerini yansıtmaktadır; düşünce ve ifade özgürlüğüne inanan bir Büro olarak her türlü fikre saygı ve dile getirilmelerinden memnuniyet duyuyoruz. Sitemizdeki yazı ve makalelerde yer alan bilgileri spesifik bir hukuki uyuşmazlığa uygulamadan önce mutlaka bir Avukata danışmanızı tavsiye ederiz.

Dava Şartı Arabuluculuk Süreci ve Taraf Vekilliği

1. Genel Bir Bakış

İnsan ilişkilerinde yaşanan uyuşmazlıklar ve bu uyuşmazlıklar için yalnızca mahkemelerin çözüm yolu olarak görülmesi, Yargı’nın üzerindeki iş yükünü arttırdığı gibi çözüm sürecinde tıkanıklıklara da sebep olmuştur. Bu tıkanıklıklar hem artan iş yükü sebebi ile Yargı için hem aksayan ve geciken ve hatta yer yer gereği gibi tecelli etmeyen adalet ile vatandaşın adalete ve Yargı’ya olan güvenini zedeler niteliktedir. Bu aksaklıkların önüne geçmek amacı ile bazı ülkeler uzun seneler boyunca ve ülkemiz ise 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile birlikte alternatif uyuşmazlık çözüm yollarından biri olan “arabuluculuk” çözüm yolunu uygulamaya başlamıştır. Arabuluculuk faaliyeti uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız üçüncü bir kişinin katılımı ile gerçekleşir. Arabuluculuk kurumuna ilişkin genel bir tanım yapmak gerekir ise şöyle denebilir; Sistematik teknikler uygulanarak, görüşme yapmak ve müzakerede bulunarak, tarafların bir araya gelmesini ve birbirlerini anlamalarını sağlayarak aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren bir uyuşmazlık çözüm yoludur. Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu madde 1, fıkra 2 uyarınca yabancılık unsuru taşıyanlar da dâhil olmak üzere, arabuluculuk faaliyeti tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri hukuk uyuşmazlıklarında uygulanır. Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş ve işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıkları için arabuluculuk faaliyetleri uygulanabilir. Bir diğer ifade ile tarafların sulh olabilecekleri uyuşmazlıklar için arabuluculuk yapılabilmesi mümkündür.

Arabuluculuk sürecinin yürütülmesinde dikkat edilmesi gereken önemli ilkeler vardır. Bu ilkeler arasında gizlilik ilkesi oldukça önemlidir. Süreç dışında 3. kişilere sürece ilişkin bilgi aktarılmaması hususu bu ilke çerçevesinde sağlanır. Arabuluculuk sürecinde eşitlik ve iradilik ilkeleri de yine sürecin doğru bir şekilde yürütülmesi açısından göz önünde bulundurulması gerekli ilkelerdendir. Bir diğer ilke olan esneklik ilkesi çerçevesinde arabuluculuğun katı bir süreç olmadığı ve tarafların iradi olarak çözüm önerilerinde bulunup bunlar doğrultusunda anlaşmaları, uyuşmazlık konuların değişebilmesi veya artması hususlarında esnek davranılarak süreç esneklik ilkesine uygun olarak yönetilmelidir.

Arabuluculuk sürecinde bir karar mercii bulunmaz. Süreç sonunda anlaşmaya varılıp varılmadığı konusu farklılık göstermeksizin bir “karar” verilmesi söz konusu değildir. Taraflar uyuşmazlık konusunda anlaşır yahut anlaşamaz ve süreci bu ihtimaller doğrultusunda sonuçlandırır.

Arabuluculuk faaliyetlerinin uygulanması noktasında yukarıda bahsedilen hususlar arabuluculuk görüşmelerinde dikkat edilmesi gereken genel ilkelerdir. Buna karşılık arabuluculuk faaliyetinin İş Hukuku alanına ilişkin olması durumunda özellikle dikkat edilmesi gereken bir takım hususlar bulunmaktadır. İşçi ücretlerinden kesilen vergi ve sigorta primleri tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemediği alanlar olması sebebi ile arabuluculuk faaliyeti ile uyuşmazlık çözümüne uygun olmaması bu duruma uygun bir örnektir.

2. İş Hukuku ve Dava Şartı Arabuluculuk

Bilindiği üzere 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 3. Maddesi hükmü uyarınca; “Kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” Dava şartı olarak arabuluculuğun zorunlu tutulması, işçi için geçerli olduğu kadar işveren için de geçerlidir.

İş Hukukunda dava şartı olan arabuluculuk faaliyeti bakımından yetkili Arabuluculuk Bürosu yine 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununda düzenlenmiştir. Kanunun Madde 3/5 hükmü uyarınca arabuluculuk konusunda iki farklı yer yetkilidir. İlk olarak karşı tarafın (karşı taraf birden fazla ise bunlardan birinin) yerleşim yeri yetkilidir. İkinci olarak ise işin yapıldığı yerdeki arabuluculuk bürosu yetkilidir. Dolayısıyla arabuluculuk faaliyetine başvuran işçi veya işveren bu iki yetkili yerden tercih ettiğine başvurabilir. Bu iki yetkili yerde arabuluculuk bürosu kurulmamış ise başvurunun, ilgili adliyede bu iş görevlendirilen yazı işleri müdürlüğüne yapılabileceği unutulmamalıdır.

Dava şartı olarak arabuluculuğun bir istisnası 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun 3. Maddesinin 3. Fıkrasında düzenlenmiştir;

İş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat ile bunlarla ilgili tespit, itiraz ve rücu davaları hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.”

İş kazası ve meslek hastalığından kaynaklanan tazminat talepleri ve bunlara ilişkin tespit, itiraz ve rücu davalarında arabuluculuk sürecinin dava şartı olarak öngörülmemiş olması, konunun aslında tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri bir husus olmamasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla bu konulara ilişkin davalarda arabulucuya başvurmadan doğrudan açılabilir.

Dava şartı olarak arabuluculuğu düzenleyen 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun 3. Maddesinde açıkça zikredilmeyen ve fakat arabuluculuğun zorunlu olmadığı bir diğer dava konusu ise hizmet tespit davalarıdır. Hizmet tespiti davası, sigortasız çalıştırılan işçiler tarafından 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu uyarınca hizmet sürelerin tespit edilerek prim borçlarının ödenmesi için işverene karşı açılan davalardır. Konu itibariyle kamu düzenine ve kanunun emredici hükümlerine ilişkin olan bu davalar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri bir konu olmadığı için arabuluculuk sürecine tabi değildir. Buna karşılık uygulamada işçiler tarafından sıklıkla bu tür davalar için arabuluculuğa başvurulduğu görülmektedir. Bu şekilde yapılan arabuluculuk faaliyeti ve hizmet tespitine ilişkin hüküm içeren arabuluculuk tutanaklarının hukuka aykırı olduğu ve iptale tabi olabileceği unutulmamalıdır.

3. Ticaret Hukuku ve Dava Şartı Arabuluculuk

İş Hukukunda dava şartı olarak arabuluculuğun uygulanması iş davalarının azaltılarak mahkemelerin iş yükünün azaltılması bakımından son derece başarılı olmuştur. Adalet Bakanlığı istatistiklerine göre 02.01.2018-19.12.2019 tarihleri arasında yapılan iş hukukundan doğan dava şartı arabuluculuk faaliyetlerinin %65’i anlaşma ile sonuçlanmıştır. Bu başarıyı müteakip 01/01/2019 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere bazı ticari uyuşmazlıklar açısından da arabuluculuk süreci dava şartı haline getirilmiştir.

Türk Ticaret Kanununa 06/12/2018 tarihinde eklenen 01/01/2019 yürürlük tarihli Madde 5/A uyarınca; “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” Atıf yapılan Türk Ticaret Kanunu Madde 4’te mutlak ticari davalar sayılmış olup, bu davalar ile diğer ilgili kanunlarda belirtilen ticari davalardan konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurmak dava şartıdır.

Ticari uyuşmazlıklarda sadece konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri bakımından arabuluculuğun dava şartı halinde getirilmiş olması pratikte son derece önem arz etmektedir. Yakın zamanda verilen yargı kararlarında ticari uyuşmazlıktan kaynaklı menfi tespit davalarında arabuluculuğun dava şartı olmadığına hükmedilmiş bulunmaktadır.

Ticari uyuşmazlıklar ile ilgili olarak uyuşmazlık konusuna göre yetkili yer değişmektedir. Genel olarak ise şöyle belirtilebilir ki; taraflar arasındaki uyuşmazlığa ilişkin Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca yetkili yer mahkemesi nerede bulunuyor ise o yerin arabuluculuk bürosu uyuşmazlıkta yetkilidir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca uyuşmazlık konusuna ilişkin kesin yetki kuralları var ise bu kurallara göre hareket etmek gerekir. Her iki tarafın tacir olup yetki sözleşmesi yapmış olması durumunda yetki sözleşmesinde belirlenmiş olan yerde dava açılabileceği için burada bulunan arabuluculuk bürosuna da başvuru yapılabilir. Taraf vekili olarak yetkili yerin tespit edilmesinden sonra arabuluculuk bürosuna başvuru yapılması son derece önemlidir. Zira arabuluculuk faaliyeti için atanan arabulucu yetkili yer sınırları içerisinden atanmaz ise en geç ilk oturumda karşı taraf yetki itirazında bulunabilir. Burada karşı taraf vekili olarak görev alınıyor ise ve atamaya ilişkin yetki itirazında bulunulacak ise en geç ilk oturumda yetki itirazında bulunmak gereklidir. Burada itirazın yazılı olarak yapılması tavsiye edilir. Bu itiraz dilekçesi uygulamada arabulucuya yönelik olarak yazılmaktadır. Dilekçede yetkili yerin neresi olduğunu belirtmek ve yetki itirazına ilişkin var olan bütün belge ve delilleri dilekçe eki ile birlikte sunmak gereklidir. Yetki itirazına ilişkin inceleme sulh hukuk hâkimliğince dosya üzerinden yapılarak karara bağlanacağı için yetkili yerin gösterilmesi ve iddiaları destekleyen belgelerin sunulması dosya üzerinden yapılacak incelemede hâkimin talebi reddetmemesi açısından oldukça önemlidir. Uygulamada taraf vekilleri e-imza ile imzalamış oldukları itiraz dilekçesi ve ekindeki belgeleri arabulucuya mail olarak iletip, sonrasında ıslak imza ile süreci tamamlamaktadır. Arabulucu bu itiraz üzerine dosyadan elini çekip, dosyayı arabuluculuk bürosuna iade etmektedir. Bunun üzerine hâkim dosya üzerinden inceleme yaparak yetki itirazına ilişkin bir hafta içerisinde kesin bir karar vermektedir. Yetki itirazının reddi kararı verilir ise dosya aynı arabulucuya tekrar gönderilir ve bu arabulucu süreci takip eder. Sulh Hukuk Hâkimi tarafından yetki itirazının kabulüne ilişkin karar verilir ise burada kararın tebliğinden itibaren bir hafta içerisinde yetkili yer arabuluculuk bürosuna başvurulması gereklidir.

4. Arabuluculuk Sürecinde İlk Toplantı

Arabuluculuk görüşmelerinin yapılmasında ilk oturum oldukça önemlidir. Mazeret belirtmeksizin ilk toplantıya katılmayan taraf, davada haklı çıksa bile yargılama giderlerinin tamamından sorumlu olur ve ayrıca lehine vekâlet ücretine hak kazanamaz. Bu sebep ile ilk oturuma geçerli bir mazeret olmaksızın katılmamak taraflar için maddi yükümlülüklere sebep olacaktır. Bu husus 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu Madde 3 Fıkra 12 hükmünde detaylı olarak düzenlenmiştir;

“Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmez. Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması sebebiyle sona eren arabuluculuk faaliyeti üzerine açılacak davalarda tarafların yaptıkları yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.”

4. Arabuluculuk Sürecinin Yasal Sürelere Etkisi

Bu noktada 02/06/2018 tarihinde 30439 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Madde 27 hükmü dava şartı olarak arabuluculuğun yasal sürelere etkisini açık ve net bir şekilde düzenlemiştir. Madde hükmüne göre;

Adliye arabuluculuk bürosuna başvurulmasından, son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede uyuşmazlık konusu hususlarda zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez.

5. Arabulucuya Başvuru Süreci

Taraf vekili arabuluculuk süreci hakkında müvekkil ile gerekli bilgileri paylaştıktan sonra arabuluculuk bürosuna başvuru yaparak dosyaya arabulucu atanmasını sağlayabilir. Bunun yanı sıra taraf vekilinin, çalışmasını ve yetkinliğini benimsediği bir arabulucuya ihtiyari olarak başvurması da mümkündür. Arabulucuya taraf vekili olarak ihtiyari başvuru yapılması durumunda, arabulucunun karşı tarafı arayarak uyuşmazlık hakkında kendisinin arabuluculuk yapmasını kabul edip etmediği sorusunu sormak zorunluluğu bulunmaktadır. Uyuşmazlığın çözümünde, ihtiyari olarak başvurulan arabulucunun süreci yürütmesi hususunda karşı tarafının olumlu yanıt vermesi durumunda taraflar ve arabulucu arasında arabulucu belirleme tutanağı oluşturulur. Bu tutanak arabuluculuk bürosunda sisteme kaydettirilir.

İhtiyari olarak arabulucu seçimi yaparken dikkat edilmesi gerekli bir diğer husus iş hukuku uyuşmazlıklarında uzman arabulucu olması zorunluluğu olduğudur. Bu konuda uzman arabulucu tarafından gerçekleştirilmeyen ve tarafların anlaşamadığı bir arabuluculuk süreci olur ise arabuluculuk son tutanağı dava şartı olarak sunulması gerekli arabuluculuk tutanağına dair uygunluk kıstaslarını taşımış sayılmaz.

Dava şartı olan arabuluculuk sürecinde Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren üç hafta içinde sonuçlandırır; ancak 6325 sayılı Hukuk Madde 18/A/9 hükmünde öngörülen bu süre yine aynı hüküm uyarınca zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir.

İş sözleşmesi feshedilen ve işe iade davası açmak isteyen işçi için ise 4857 sayılı İş Kanunu madde 20 şu düzenlemeyi içermektedir;

“İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle, İş Mahkemeleri Kanunu hükümleri uyarınca arabulucuya başvurmak zorundadır. Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde, son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren, iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabilir. … Arabulucuya başvurmaksızın doğrudan dava açılması sebebiyle davanın usulden reddi hâlinde ret kararı taraflara resen tebliğ edilir. Kesinleşen ret kararının da resen tebliğinden itibaren iki hafta içinde arabulucuya başvurulabilir. … Dava ivedilikle sonuçlandırılır. Mahkemece verilen karar hakkında istinaf yoluna başvurulması hâlinde, bölge adliye mahkemesi ivedilikle ve kesin olarak karar verir.”

4857 sayılı İş Kanununda düzenlenen iş güvencesine sahip işçi, işe iade talebi bulunması halinde iş sözleşmesinin feshinin bildiriminden itibaren 1 ay içerisinde arabulucuya başvurmak zorundadır. Arabulucuya başvurma süresi fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren başlar. Fesih tarihinin ileri bir tarih olması durumunda da yine fesih bildirim tarihi esas alınarak süre hesaplanmalıdır. Arabuluculuk sürecinde anlaşma sağlanamaz ise son tutanağın düzenlenmesinden itibaren 2 hafta içinde dava açılması zorunludur.

İşe iade davası açmadan önce arabulucuya başvurulup süreç sonucunda taraflar uzlaşır ise kanun hükmünde sayılan işe başlatma tarihi, İş Kanunu Madde 21/3 hükmünde sayılan ücret ve diğer hakların parasal miktarı, işçinin işe başlatılmaması durumunda yine aynı maddenin 2. Fıkrasında düzenlenen tazminatın parasal miktarı muhakkak netleştirilmelidir. İş Hukuku uyuşmazlıklarına ilişkin arabuluculuk faaliyetinde işe iade talebi var ise ve sonuç olarak taraflar anlaşmaya vardı ise bu anlaşmanın geçerli olması açısından anlaşma metninde mutlaka boşta geçen süre ücretleri ve işe başlatmama tazminatı yer almalıdır. Anlaşma sırasında bu hususların belirlenmemesi halinde anlaşma sağlanamadığı kabul edilir.

6. Arabuluculuk Faaliyeti Sonucunda Düzenlenen Tutanaklar ve Hukuki Etkileri

Arabuluculuk faaliyeti sonucunda anlaşmaya varılması halinde, üzerinde anlaşılan hususular hakkında taraflarca ayrıca dava açılamaz. Anlaşma kapsamı taraflarca belirlenir ve anlaşma belgesi düzenlenmesi halinde bu belge taraflar ve arabulucu tarafından üçer nüsha olacak şekilde imzalanır. Tarafların aralarındaki uyuşmazlığı anlaşarak sonlandırmaları halinde anlaşılan hususlar yazıya aktarılarak tutanak halini alacaktır. Bu belgenin 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Madde 18 hükmü doğrultusunda bir “Anlaşma Belgesi” olarak nitelendirilebilmesi ve icra edilebilirlik şerhi verilebilmesi için arabulucu tarafından imzalanması gerekmektedir.

Bu belgenin icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi arabulucunun görev yaptığı yer Sulh Hukuk Mahkemesinden talep edilebilmektedir. Arabuluculuk süreci dava açılmadan önce başlamamış ve fakat dava görülmesi sırasında arabuluculuğa başvurulmuş ise anlaşmanın icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi davanın görüldüğü mahkemeden talep edilebilmektedir.

7036 sayılı Kanun ile 12/10/2017 tarihinde Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununda yapılan değişiklik ile taraflar ve avukatları ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesi de, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam niteliğinde belge sayılır hale gelmiştir. İcra edilebilirlik şerhini içeren bir anlaşma belgesi ise ilam niteliğinde belge sayılır. Bu belge içeriğinde uyuşmazlığın çözümüne yönelik taraflarca üzerinde anlaşılan usul ve esaslar yer almalıdır. Bu belgeye ilişkin içerik sulh sözleşmesi veya başka bir sözleşme şeklinde de düzenlenebilir.

Anlaşma metninde yahut sözleşme maddelerinde arabuluculuk ile çözüme elverişli olmayan hususlar karara bağlanmamalıdır. Bunun yanı sıra emredici hukuk kurallarına ve ahlaka aykırı hükümler yer almamalıdır. Anlaşma belgesi ile çözüme kavuşturulan hususlar icra edilebilirlik şerhi alınması noktasında sorun oluşturmaması açısından tereddüde yer vermeyecek şekilde açık ve anlaşılır olmalıdır. Arabuluculuk süreci neticesinde taraflar uyuşmazlık hakkında anlaşmaya varır ise üzerinde anlaşılan konular taraflar için bağlayıcı olup, bu hususlar ile ilgili olarak daha sonra dava açılamayacaktır.

“Anlaşma Belgesi” bu yönleri ile hukuki sonuçları önemli olan bağlayıcı bir belgedir. Bu bağlayıcılığı ve hukuki önemi nedeni ile hazırlanması aşaması da oldukça önemli bir hal almaktadır. Tekrar belirtmekte fayda var ki; belgede yer alan ifadeler açık ve tartışmasız olmalıdır.

İş hukukuna ilişkin arabuluculuk faaliyeti neticesinde anlaşma belgesi hazırlanır iken işçilik alacaklarına ilişkin anlaşılan miktarların net yahut brüt üzerinden olduğunu belirtmek gereklidir.

Bu noktaya kadar arabuluculuk faaliyeti neticesinde düzenlenen anlaşma belgesinden bahsedilmişken, tarafların anlaşmaya varmaması halinde sürecin nasıl ilerleyeceği hususuna da değinmekte fayda vardır.

7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu 3. Madde 2. Fıkra hükmü uyarınca;

“Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.”

Bu hükümde belirtildiği üzere zorunlu arabuluculuğa tabii olan hallerde dava açılabilmesi için arabuluculuk sürecinde anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın dava dilekçesinde yer alması gerekmektedir.

7. Dava Şartı Arabuluculukta Taraf Vekilinin Görev ve Sorumlulukları

Dava şartı arabuluculuk sürecinde taraf vekilliği yapacak kıymetli meslektaşlarımın dikkat etmesi gerekli hususları genel hatları ile belirlemekte fayda bulunmaktadır. Öncelik ile arabuluculuk sürecinin temel mantığı ve işleyiş şeklini anlamak başarılı bir süreç yönetimi için ilk adımdır. Taraf vekillerinin bu süreçte etkili bir iletişim yöntemi kullanması, duygudaşlık yapmak ve iletişim ile müzakere yöntemlerinde başarılı yöntemler uygulanması konularında kendilerini geliştirmesi oldukça faydalı olacaktır. İnsan Psikolojisini anlama, etkili iletişim kurma, beden dilini okuma konularında sahip olunan yetkinlikler süreç boyunca taraf vekillerine olumlu katkı sağlayacak hususlardır.

Taraf vekilinin arabuluculuk sürecine ilişkin müvekkilini bilgilendirmesi ve süreç planlaması yapması açısından arabuluculuk kurumuna ilişkin ilkeleri de bilmesi ve bunlara uygun hareket edilmesine özen göstermesi gerekmektedir. Bu hususta arabuluculuğa ilişkin özellikle gizlilik ilkesi, eşitlik ilkesi, iradilik ilkesi, esneklik ilkesi gözetilerek hareket edildiğine dair gereken özeni taraf vekili göstermelidir.

Taraf vekili olarak, arabulucunun süreci bizzat yerine getirip getirmediği hususuna da yine dikkat edilmelidir. Arabuluculuk bizzat yerine getirilmesi gerekli tarafsız ve bağımsız bir faaliyettir.

Taraf vekilinin müvekkile arabulucunun ne olduğu, sürecin nasıl işleyeceği, arabuluculuk ilkeleri hakkında bilgi verdikten sonra taraf olarak yükümlülüklerin neler olduğu hususuna değinmesi son derece önemlidir.

Bir diğer önemli husus arabuluculuk sürecinin hukuki sonucu hakkında gerekli bilgileri müvekkil ile paylaşmak gerekliliğidir. Tarafların üzerinde anlaşmaya varmış olduğu hususlar hakkında dava açılamayacağı, uzlaşma olmaz ise arabulucunun düzenleyeceği arabuluculuk son tutanağı ile dava açılabileceği yani yargı yolunun açık olduğu hususunda da bilgi verilmelidir.

Taraf vekili, müvekkil tarafından kendisine bahsedilen uyuşmazlıkla ilgili olarak öncelikle dava şartı arabuluculuk konuları kapsamında kalıp kalmadığı noktasında detaylı bir analiz ve değerlendirme yapmalıdır. Yukarıda belirtmiş olduğumuz üzere arabuluculuk sürecine tabi olması dava şartı olan ve olmayan durumlar iyi değerlendirilmelidir. Dava şartı olarak arabuluculuğun zorunlu olmadığı hususlarda özellikle zamanaşımı bakımından süre kaybetmemek için doğrudan dava açılması son derece önemlidir.

Başvurucu kişi yahut başvuran adına taraf vekili, başvuru sürecinde doğru ve tam bilgileri paylaşarak süreci ilerletmelidir. Başvurucu olan taraf vekili olarak örneğin uyuşmazlığın karşı tarafı bir şirket ise şirket unvanını ve şirketin adres bilgilerini doğru ve tam şekilde iletmek önemlidir. Sürecin hızlı ve doğru ilerlemesi açısından taraf vekili olarak bu hususlara dikkat etmek gereklidir. Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği gereğince arabulucunun taraf vekilleri ile birlikte asilleri bilgilendirme ve sürece dâhil etmek adına davet etme yükümlülüğü bulunmaktadır. Taraf vekili olarak başvurularda müvekkile ilişkin bilgilerin doğru şekilde sunulması arabulucunun bu yükümlülüğünü yerine getirebilmesi açısından gereklidir.

İş Hukuku uyuşmazlıklarında işe iade talebi var ve uyuşmazlık ile ilgili alt işveren asıl işveren ilişkisi mevcut ise mutlaka her iki tarafında toplantıya davet edilmesi ve birlikte görüşülmesi gereklidir. Taraf vekili olarak başvuruda bulunur iken asıl işveren alt işveren ilişkisi olup olmadığı hususunda gerekli özen gösterilmelidir. Anlaşmanın geçerli olması açısından bu hususa taraf vekilince dikkat edilmelidir.

Arabuluculuk sürecine ilişkin, taraf vekili olarak maliyetler hakkında da müvekkile bilgi vermek gereklidir. Arabuluculuk faaliyeti dava şartı ise başvuru sırasında herhangi bir ücret ödenmeyeceği ve fakat süreç sonucunda arabuluculuk ücreti ödenmesinin söz konusu olabileceği ve taraf vekili olarak vekâlet ücreti alınacağı hususlarında da müvekkile gerekli bilgi verilmelidir. Bu noktada dava şartı arabuluculuk sürecinde taraf vekillerinin Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesini bilmesi oldukça önemli bir husustur. Süreç sonucu anlaşma olması halinde yahut anlaşma olmasa dahi görüşme sürelerinin 2 saati geçmesi halinde tarafların ücret ödeme yükümlülüğü doğacaktır. Özellikle para ile ölçülebilen uyuşmazlıklarda anlaşma sağlanması halinde arabulucu ücretinin anlaşma sağlanan tutar üzerinden nispi olarak hesaplanacağı müvekkile izah edilmelidir. İş hukukundan doğan uyuşmazlıkla ile ticari uyuşmazlıklarda hesaplanacak olan ücretlerin farklılık göstereceği için tavsiye edilen husus, müvekkilin anlaşmayı düşündüğü tutar üzerinden arabuluculuk ücretinin taraf vekili olarak ilk toplantıdan önce hesaplanarak müvekkilin bilgilendirilmesidir.

Bu noktada özellikle arabuluculuk tarafından düzenlenecek olan serbest meslek makbuzundaki tutarın denetlenmesi, müvekkilin çıkarlarını korumak açısından büyük önem arz etmektedir. Bu noktada uygulamada sıklıkla karşılaşılan bir husus, arabuluculuk asgari ücret tarifesi uyarınca belirlenen rakamın arabulucular tarafından net miktar olarak ele alınarak, bu rakama KDV, Stopaj, brüt ücret vb hususların eklenerek fatura düzenlenmesidir. Oysaki Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesinde belirlenen ücretler, ücreti ödeyecek tarafın ödeyeceği toplam miktardır. Dolayısıyla arabulucu tarafından düzenlenecek faturada bu rakam brüt miktar olarak esas alınmalı ve tahsil edilecek net rakamın buna göre bulunması gerekmektedir. Bu hususun taraf vekili olarak temsil edilen müvekkil açısından önemini basit bir örnek ile açıklayabiliriz. Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 2020 yılı iş davalarında asgari ücret olan 680-TL üzerinden bakıldığında, tek tarafça stopajsız ödenecek ücretin burada anlatılan şekilde düzenlenen usul ve yasaya uygun makbuzla talep edilmesi halinde müvekkil tarafından arabulucuya toplam 680-TL ödenecektir. Oysa uygulamada sıklıkla karşılaşıldığı gibi arabulucu bu miktarı brüt olarak ele alarak makbuz düzenler ise müvekkil tarafından ödenmesi gereken rakam 802,40-TL olmaktadır. Daha yüksek rakamlarda tabii ki bu fark artmakta ve müvekkilin potansiyel zararını daha da arttırmaktadır.

Arabulucu ile toplantı yapılacak yer ve zamana ilişkin taraf vekilinin her daim iletişim halinde olmak gereklidir. Toplantı öncesinde arabulucu tarafından talep edilen bilgi ve belgeler, taraf vekili olarak uygun gördüğümüz ölçüde arabulucu ile paylaşılabilir. Müvekkile dair özel bir hususun varlığı halinde örneğin herhangi bir engel yahut karşı tarafla aynı ortamda bulunmak istememesi gibi durumlarda bu talepleri arabulucuya iletmek gereklidir. Arabuluculuk müzakerelerine taraflar bizzat, kanuni temsilcileri veya avukatları aracılığıyla katılabilirler. İş Hukuku uyuşmazlıklarında işvereni temsilen, işverenin yazılı belge ile görevlendirdiği bir çalışanı arabuluculuk görüşmelerine katılabilir. Burada işvereni temsilen görüşmeye katılan kişiye ilişkin yetki kontrolü yapılması arabulucunun yükümlülüğü olsa da işçi taraf vekili olarak katılan vekil de bu hususa dikkat etmelidir.

Uyuşmazlığın çözümüne katkı sağlayabilecek uzman kişiler de toplantıya katılabilir. Taraf vekili olarak dava konusu ile ilgili bir alan bilgisi gerekli ise örneğin inşaat hukuku ile ilgili bir inşaat mühendisinin sunacağı teknik bilgiler gerekli ise müzakereler sırasında bu hususta uzman kişinin yer alması ve gerekli bilgileri vermesi, bu kişinin uzman kişi sıfatı toplantıda bulunması mümkündür. Bu uzman kişinin toplantıya katılabilmesi için uyuşmazlığın karşı tarafının da bu hususta açık rızası bulunmalıdır.

Toplantı öncesinde müvekkil ile birlikte uyuşmazlık analiz edilerek, bir takım çözüm önerileri hazırlanması sürece katkı sağlayacaktır. Taraf vekili olarak asil olmaksızın toplantıya katılmak söz konusu olacak ise uyuşmazlığa ilişkin bilgiler net olarak bilinmelidir ki müzakereler sırasında karşı tarafın yönelteceği sorulara yanıt verilebilsin. Uyuşmazlığa ilişkin müvekkil ile toplantı öncesinde güçlü ve zayıf yönler üzerinde planlama yapılması ve fırsatların değerlendirilmesi toplantı esnasında faydalı olacaktır. Taraf vekili olarak toplantıya tek katılacak olma durumunda yahut müvekkil ile birlikte katılacak olma durumlarına göre ayrı ayrı yol haritaları oluşturmak, stratejiler belirlemek ve toplantı esnasında değinilecek konuları ve ne kadar değinileceği hususlarını belirlemek gereklidir. Arabuluculuk her iki taraf için uyuşmazlığın hızlı ve daha az masraflı çözümü imkânı sunduğu için taraf vekili olarak müvekkilden “pazarlık payı” alınması, sürecin arabuluculuk ilkeleri doğrultusunda başarı ile tamamlanması açısından önem taşımaktadır.

İşbu metinde değinilmiş olan hususlar arabuluculuk sürecine ilişkin genel bir bakış niteliğindedir. Tüm bu hususlar ve her somut olay özelinde dikkat edilmesi gerekli hususlar göz önünde bulundurularak, başarılı bir arabuluculuk süreci geçirilmesi ve müvekkil için mümkün olan en yüksek fayda sağlanarak sürecin tamamlanması mümkün olacaktır.


#makale #dava şartı arabuluculuk #arabuluculuk
Yol Tarifi